Kültür Sanat Edebiyat Tarih Dergisi
Aksaray'ın Hafızası
Kültür Sanat Edebiyat Tarih Dergisi
Hoşgeldiniz...
![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() |
---|---|---|---|---|---|
![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() | ![]() |
![]() | ![]() | ![]() |
ŞUBAT 2025 CİLT 4 - 31.SAYI
Editörden...
ŞABAN KUMCU

İçim Yanar Yanar Yanar Yanar Yanar ahh...
Hani en sevdiğini kaybettiğinde,
İçin yanar yanar yanar yanar ya,
Ben de seni kaybettim ağlarım şimdi.
İçim yanar yanar yanar yanar yanar ah,
İçim yanar yanar yanar yanar yanar,
Canım yanar yanar yanar yanar yanar.
Ben senin hasretine alışamadım,,
İçimdeki kavgayla barışamadım,
Uçup gitti mutluluk kavuşamadım..
İçim yanar yanar yanar yanar yanar ah
İçim yanar yanar yanar yanar yanar
Canım yanar yanar yanar yanar yanar
……………….
İçim yanar yanar yanar yanar yanar ah…
İçim yanar yanar yanar yanar yanar,
Canım yanar yanar yanar yanar yanar.
Ferdi Tayfur
Şiirin tamamı yedi kıtadır. “Yanar” kelimesi her mısrada beş defa, yirmi iki mısrada tam yüz dokuz defa tekrarlanmıştır. “Yanar” sözcüğünün tekrarları, çok derinlerden gelen yanık bir sesin nağmeleriyle birleşince bu şiir; bestelenmiş bir şarkı olmanın ötesinde, doğrudan yaralı yürekleri parçalayan bir ağıt, bir feryat, bir figan olur. 3 Ocak 2025’te kaybettiğimiz şair, bestekar, halk ozanı, sanatçı Ferdi Tayfur, Türk müziğinin en büyük ustaları arasında yerini almıştır. Ferdi Tayfur’un yazıp bestelediği iki yüzden fazla şarkısı vardır.
Yazar ve düşünür John C. Maxwell, “Hiçbir başarı tesadüf değildir” der. Ferdi Tayfur, şiirleri ve şarkılarıyla, Anadolu insanının hikâyesini anlatır. Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar’la bir sohbetinde; “…bizim romanımız şarkılarımızdır” der. “Gerçekten bütün duygulu, hassas, santimantal tarafımız, bütün romaneskimiz (romana benzeyen taraflarımız) hala şarkılarımızda, türkülerimizde değil midir…? En azından büyük halk kitlelerimiz onlarla yetinir. Kaldı ki halkımızın kalbine ancak bu lirizmi mayalandırarak ulaşabiliriz. Meseleler mühimdir ancak hayatın dışında kalırlar. İnsan, içinde çalışan zembereklerle anlaşılır… “(Zemberek): Kurulduktan sonra kendi kendine hareket eden, çevirmeye veya sıkıştırmaya yarayan demir yahut çelikten esnek yay.” Kubbealtı Sözlük.
Ferdi Tayfur şarkılarının sözleri, sesleri ve ezgileri, sevgili için yanıp tutuşulan, ateşine yanılan, içi yana yana, sızlana sızlana feryat figan edilen, bir serenat, bir aşk senfonisidir. Sevenlerin sevilenlere, sevilenlerin sevenlere söylediği hüzün nağmeleridir. Aşk acılarını dayanılmaz ve yakıcı haline getiren duygu “ayrılık” duygusudur. Faruk Nafiz, Han Duvarları şiirinde ayrılığı; “….İlk sevgiye benzeyen, ilk acı, ilk ayrılık” diye tarif eder.
Mesnevi’nin ilk on sekiz beyti, kamışlıktan kesilip, içi kızgın demirle oyulmuş “ney”in “ayrılıklardan” şikâyetiyle başlar. Ayrılıklar her zaman yakıcıdır. Alman şairi Rilke, acı ve ızdıraptan bahsederken; “halledilecek ne çok acı vardır” der. Coğrafya ile, insan sesi arasında bir ilişki vardır. İnsan sesi insanın aynası olduğu gibi, musiki de bir milletin aynasıdır. Arabesk müzik, sınıfını değiştirmek isteyen, arayış içindeki genç nüfusun sazla, sözle, şiirle, türküyle, şarkıyla kendini dışa vurumudur. Konusu; kaderden şikâyet, aşk, ızdırap, ayrılık, hasret ve yoksulluktur... 17. Yüzyıl’da yaşayan Karacaoğlan’ın “bir ayrılı, bir yoksulluk, bir ölüm” dediği sosyal gerçekler, üç yüz yıl sonra Anadolu’da yeniden yaşanır.
Cumhuriyetimizin kuruluşunda nüfusumuz on üç milyondur. Kırk bin köy vardır. On bir milyon insanımız köylerde yaşamaktadır. Derin yoksullukla boğuşan Anadolu halkı, elli yıl sonra (1970’lerde) kırk milyona ulaşan genç nüfusuyla iç göçlere sahne olur. 1956 yılında, Seyhan Barajı’nın yapılmasıyla, Çukurova’nın verimli toprakları daha da bereketlenmiştir. Hem tarım hem de sanayide büyük gelişmeler kaydeden Adana, çevre bölgelerden aldığı göçlerle yoksul, orta halli ve zengin insanların bir arada yaşadığı kalabalık bir şehir haline gelir. Bir çekim merkezi olur.
Ferdi Tayfur, 1945 yılında Adana’nın Yüreğir İlçesi’ne bağlı Taşçı Köyü’nde doğmuştur. O yıllarda Yüreğir; Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, İç Anadolu bölgelerinden ve Ceyhan, Kadirli, Kozan, Aladağ gibi ilçelerden yoğun göç alan fakir bir ilçedir. İç göçlerin bir diğer adresi de İstanbul’dur. Yine 1960’larda başlayan dış göçler; Almanya başta olmak üzere Avrupa Kıtası’na olmaktadır.. Hiç okula gidemeyen sanatçı, Adana’da başlayan hayat mücadelesine, İstanbul’da devam eder. Şiirleri, şarkıları, besteleri, yeteneği, azmi ve yanık sesiyle İstanbul’da keşfedilir. Ferdi Tayfur’un şarkıları; kendisi gibi derin yoksulluk çeken milyonlarca gencin sesi, soluğu, çığlığı olur.
Büyük şehirlerin fakir mahallelerinde tutunmaya çalışan Anadolu insanının yanık sesidir. Ayrılık acısı, memleket hasreti, yakıcı nağmelerle şiire, şarkıya dönüşür. Bu duyguları derinden hisseden sanatçının; içi yanar yanar yanar… Ferdi Tayfur’un “içim yanar yanar” şarkısı Kürdi makamındadır. Donanımında beş komalık si bemol bulunur. Muhteşem bir makamdır. Koma müzikte en küçük ses aralığıdır. Bu aralıklar, “yanar, yanar” rediflerinin akıcı sesleriyle birleşince yanık nağmeler oluşturur. Ses tekrarlarıyla hafızalarda kalıcı izler bırakır.
Sanatçının şarkılarına verdiği isimler, duygularının yoğunlaştığı dönemlerin özeti gibidir. İçindeki iniş ve çıkışları, bestelediği şarkı sözleriyle muhataplarına ulaştırır. Aşıklar… Ayrılık acısı çeken yalnızlar, memleket hasretiyle yürekleri kavrulan gurbetçiler, kaderine küsenler ve her kesimden ızdırap çeken insanlar, bu unutulmayan hüzün mesajlarını alırlar. Acı çeken bir insanın gamı, kederi, tasası hiç bitmez. Gönlü yaralı olanlara hüzün çok yakışır… Ferdi Tayfur’un şarkılarına verdiği isimler de duygularının tercümanı olur.
Huzurum Kalmadı / Hatıran Yeter / Bana Sor / İçim Yanar Yanar Yanar Yanar Yanar Ahh… / Kır Çiçekleri / Çeşme / Bu Şehir / Bu Şehrin Geceleri / Emmioğlu / Almanya Treni / Prangalar / Yıldızlar da Kayar / Sanmaki Yaşıyorum / Yaktı Beni / Benim Gibi Sevenler / Hasret Sancısı / Elveda Geleceğim / Derbeder / Bana da Söyle / Dinle / Bende Özledim / Sende mi Leyla / Bağbozumu / Sevda Yelleri… Şarkılarına verdiği isimlerle; sanatçının, duygularını ne kadar derin yaşadığını anlarız.
Yahya Kemal, elem ve keder dolu bir kalbin titreşimlerini şöyle ifade eder.
Yalnız duyan yaşar “sözü derler ki doğrudur.”
“Yalnız duyan çeker” derim, en doğru söz budur..
Fuzuli’ de; ateşler içinde canı yanan bir şairdir.
Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı
Felekler yandı ahımdan muradım şem-i yanmaz mı
Yanmak aşk ateşine ateş-i duzahtan iymindir
Ne kim bir kez yana, yandırmak anı gayr-i mümkündür.
“Aşk ateşinde yanan, cehennem ateşinden emindir. Bir kez yanan, bir daha yanmaz”
……………
Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı”
……………..
Öyle sermestem ki idrak etmezem dünya nedir,
Men kimem saki olan kimdir mey ü sahba nedir.
Ahmet Hamdi Tanpınar’a göre; “Fuzuli’nin sözlüğünde sadece, “mihnet, gam, kanaat, uzlet, gözyaşı, hicran ve yoksulluk” vardır. Izdırabın etrafında döner ve aynası yalnızlığın aynasıdır, ızdırap şair için yaşanacak tek iklimdir.
……………
Riki revanı seyl-i bela kıldın ey felek
Bir rahm kılmadın ciğer-i kan olanlara
Gurbette rüzgârı perişan olanlara
“Ey felek; yollara koyulduk, bizi bela seline düşürdün, gurbetin havasından perişan olan, ciğeri kan ağlayanlara da acımadın, bir merhamet etmedin.”
Halkın Yanar Dede dediği “Yaman Dede” nin de “yanmak” deyince içinde çalışan zemberekler birden boşanır.
Yaşlar akarak belki uçar zerresi aşkın,
Ateşle yaşar yaşla değil yaresi aşkın,
Yanmaktır efendim biricik çaresi aşkın,
Ağlatma da yak hal-ü perişanıma bakma.
“Hacı Bayram-ı Veli’nin, “raks neşesiyle” söylenmiş hissini veren “N’oldu Bu Gönlüm” ilahisinin musiki dilini yeniden hatırlayıp, yazımızı bitirelim.
N’oldu bu gönlüm, n’oldu bu gönlüm,
Derd-ü gamınla doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm, yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm.
…………….
Yan ey gönül yan yan ey gönül yan,
Yanmadan oldu derdine derman.
Pervane gibi pervane gibi,
Şem’ine aşkın yandı bu gönlüm.
Ferdi Tayfur’a Allah’tan rahmet diliyoruz. Ruhu şad olsun.
Kaynakça: Ahmet Hamdi Tanpınar, Hep Aynı Boşluk, (Hazırlayan Erol Gökşen), Dergâh Yayınları, İstanbul, 2023. / Mehmet Kaplan, Edebiyatımızın Bahçesinde Dolaşırken, Dergâh Tayınları, İstanbul, 2022. / Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1977